Yusuf’un Gömleği
Güncel adli konularda kafalarımız çok karışık. Hatta karmakarışık. Birilerinin beyaz dediğine diğer birileri siyah diyor. Bununla da kalmıyor başka birileri de ikisi de değil deyip gök kuşağının bütün renklerini sayıyor.
Birilerinin “sen yaptın” dediğine, diğer birileri “hayır, sen yaptın” diyor. Daha başka birileri de ikiniz birlikte yaptınız diyor. Bu açıdan baktığınızda, güncel adli konularda ciddi bir tezat ve çelişkiler dünyasında yaşıyoruz. Hangisi doğru, hangisi yanlış?
İşte bu yüzden, günümüzde gerçeği bulmak, bilmek zor iş. Hatta her geçen gün daha da zorlaşıyor bu iş. Bu yapılamadığında ise tam tersi oluyor. Kısaca yalanın galibiyeti. Ve bizlerde yalanlarla kandırılanlar oluyoruz.
Eğer taassup sahibiyseniz sorun yok. Kendi menfaatinize, intisap ettiğiniz grubunuza veya katı siyasi görüşünüze uygun söylenenleri otomatikman doğru kabul edersiniz. Doğru veya yanlış yerine siz ve onlar vardır. ONLAR TARAFINDAN ORTAYA KONAN HER ŞEY YANLIŞI, SİZİN TARAFINIZI TEMSİL EDEN NE VARSA DOĞRUYU SİMGELER.
Önce zaten aklınızda var olan şüphelileri belirler sonra delilleri bulmaya, daha doğrusu olaya uydurmaya çalışırsınız. Tıpkı çağ dışı polislikte var olan şüpheliden delile ulaşma çalışması gibi. Artık sizinde bildiğiniz haliyle KAPLAMA. Mutlaka kendinizi kandıracak malzemeler de bulursunuz. Velhasıl tarafsanız problem yok.
Lakin sadece gerçeği bulmak/bilmek ve tarafsızlık derdindeyseniz işiniz zor. Çünkü olguların, gerçeklerin, doğruların üzerinin yalanlarla, kurgularla ve çarpıtmalarla örtüldüğü veya örtülmeye çalışıldığı bir ortam var.
Dünyanın var olduğu günden beri insanoğlunun ürettiği ya da inandığı tüm hukuk sistemlerinin en temel iki vasfı göz ardı ediliyor… Birincisi, iddia sahibinin iddiasını ispat sorumluluğu… İkincisi ise, suçu ispatlanmamış her bireyin masum olması…
İşin diğer kötü bir tarafı da, gazeteler, sosyal medya ve İnternet siteleri adeta suç soruşturma bürolarının, sorgu odalarının ve mahkeme salonlarının yerini aldı. Soruşturmalar ve yargılamalar sanki buralarda yapılıyor. Bu sayede tüm toplum gerçeği bulabilmek için soruşturmacı polisin vasıflarına sahip olmak zorunda kalıyor.
Bu sıra dışı ve saçma durumu değiştirmeye gücümüz yetmiyor madem, kendi adımıza soruşturma ve sorgu esaslı meslek hayatım boyunca başvurduğum altın kuralı anlatarak toplumun sağlıklı kararlar vermesine, doğruyu bulmasına yardımcı olmak istiyoruz. Kolayca kandırmasınlar istiyoruz.
Bildiğiniz üzere, adli suç soruşturmasının ilk basamağı polistir. Son basamağı ise yargıçlar. Yaklaşık çeyrek asır soruşturma polisliği yaptım. Yaptığımız işin eksik ve yanlışlarını görmek, kalitesini ölçmek amacıyla çokça yargı süreçlerini de takip ettim. Bunun yanı sıra yargıda görev yapan çok değerli hâkimlerimizin deneyim ve birikimlerinden de yararlanmaya çalıştım.
İşte adli soruşturmalarda gerçeğe ulaşmadaki altın kuralı da bu esnada öğrendim. Bir ağır ceza mahkemesi başkanımızdan. Ağır ceza başkanımız, öncelikle, inceleyeceği dosyanın içerisinden; beyana dayalı olan belgeleri çıkarıyor. Dosyada bulunan diğer bilgi, bulgu ve delilleri defalarca inceliyor, tahlil ediyor. Dosya ile ilgili ciddi bilgi sahibi olduktan sonra, beyana dayalı ifadeleri inceliyor. Beyan ve ifadelerden dosyadaki diğer bilgi, belge, bulgu ve delillerle örtüşen, uyumlu olanları dikkate alıyor.
Adli suç soruşturmalarında bu usulü ben de yıllarca prensip edindim. Gerçeğe ulaşma ve adaletin tesisi açısından bu altın kuraldan çok yararlandım. Nihayetinde siz soruşturmalarda gerçeği ararken bundan zarar görecek olan birileri de gerçeği saklamakla, çarpıtmakla uğraşır sürekli. Bu açıdan, çok karmaşıktır suç soruşturmaları. Bu karmaşıklığı uzman yöntemleriniz olmadan aşamazsınız.
O zaman özetleyelim. Altın kural şu: Gerçeği bulmak için; bir konudaki tüm beyan ve ifadeleri bir kenara bırakın. Diğer bilgi, bulgu ve belgeleri iyi analiz edin ve buna göre kanaat sahibi olun. Daha sonra; bu bilgi, bulgu ve belgelerle örtüşen, uyumlu olan açıklamaları, beyanları ve ifadeleri dikkate alın.
Suç soruşturmasının altın kuralını en iyi anlatan kıssalardan birisi de ise Kuranı Kerimde Yusuf Sure’ sindedir.. Öyle ya, suçlu suçunu her zaman bilerek işlemez..An olur ; güzellik bile suça dönüşür… Yusuf ile Züleyha’nın öyküsü de işte onlardan biri..
” İkisi de kapıya koştular. Hanım, onun gömleğini arkadan yırttı. Ve kapının yanında hanımın efendisiyle karşı karşıya geldiler. Hanım hemen dedi ki: “Senin eşine fenalık yapmak isteyenin cezası, zindana atılmaktan veya acı bir azaba uğratılmaktan başka ne olabilir?” Yusuf: “kendisi benden yararlanmak istedi” dedi. Hanımın akrabasından biri de şöyle şahitlik etti: “Eğer gömleği önden yırtılmış ise hanım doğru söylemiştir, o zaman bu, yalancılardandır.” “Yok, eğer gömleği arkadan yırtılmış ise hanım yalan söylemiştir, o zaman bu doğru söyleyenlerdendir.” Ne zaman ki, gömleğin arkadan yırtılmış olduğunu gördü, o zaman dedi ki: “Bu iş, siz kadınların tuzağındandır. Gerçekten de sizin tuzağınız çok büyüktür”.(Yusuf Suresi 25-26-27-28)
Ey üç buçuk arşınlık köle bezi, ey Yusuf’un yırtık gömleği… Adın öyle kaldı ki insanlığa, nerede suç ve zulüm kendi mantığının üzerine kötülüğünü oturtursa, nerede kötülükler üreten çark kendi dişlileri arasında öğütürse kendisine uymayanı, nerede yanlış doğruya baskın çıkarsa, nerede balçık örterse güneşi bir anlık da olsa;
Akla senin adın gelir oldu. Yusuf’un batı kapısına asılan gömleği, diye ima edildi her daim haksız yere hak iddiasında bulunanlara…
Velhasıl;
Gerçeği görmek ve kandırılmak istemiyorsanız, kim demiş ne demiş bırakın. Beyanlar dışında ki bilgi, bulgu ve belgelere odaklanın önce. Gömlek önden mi yırtılmış arkadan mı siz önce ona bakın. Eğer gömleğin yırtılması ile ilgili tahlillerle örtüşüyorsa değer verin beyanlara. En azından kolay kandırılmaz ve yanıltılmazsınız.
Başta da paylaştığım gibi, eğer tarafsanız zaten sorun yok. Gerçeği arıyorsanız, bu altın kural öncelikle size çok basit gelebilir. Ama kullandıkça ne kadar çok işe yaradığını anlayacaksınız. Ben yıllarca denedim ve test ettim. Çok yararını gördüm. Umarım siz de görürsünüz.