Gençlik Ve Yaşlılık
|
Hüseyin ÖNDER[*] |
Gençlik ve yaşlılık birbirine karşıt iki kavram; insan yaşamının belirli bir yaş gurubundaki davranışları anlamlandırılarak, bu döneme gençlik denmeseydi, her halde yaşlılık diye bir kavramda olmazdı. Yaşamın en önemli iki devresini karşıt olarak anlamlandırıp; nedense yaşlılığa negatif bakıldığını görüyoruz.
Yaşlılığa olumsuz bakmamız; bizim bu olaya bakış açımızdan, görüşlerimizin farklı olmasından ve ayrı şeyleri düşünüyor olmamızdan kaynaklanır. Neden her iki dönemin de olumlu ve olumsuz taraflarının olabileceğini birinin diğerini tamamladığını düşünmüyoruz da birine olumlu diğerine olumsuz bakıyoruz?
Gençliğimizde yapabildiğimiz bazı şeyleri yaşlılıkta yapamıyoruz, iyi güzelde; yaşlılıkta yapabildiğimiz bazı şeyleri gençliğimizde yapabiliyor muyuz? İnsan bedeninin isteği olan ve adına haz diyebileceğimiz bazı duyguları gençlikte daha yoğun yaşayabiliriz. Bunun yanında insan ruhunun gereksinimi olan bilgeliğe gençken sahip miydik? Hangimiz gençliğimizde yaptığımız bir davranıştan ya da söylediğimiz bir sözden dolayı pişmanlık duymadık. Ya da gençliğimizde yaşadığımız fakat bizim için tekrarlanması mümkün olmayan bir davranış ya da söylemi düşünerek o günlerin özlemini çekmedik.
Yaşlılığa olumsuz bakmamıza neden olan duygu ve düşüncelerin temelinde, bunların doğru olup olmadığını sorgulamadan edindiğimiz ön yargılar vardır. Bunları irdelersek bunların hiçte şikâyet edilecek şeyler olmadığını görürüz.
Gençlikte sahip olduğumuz fiziksel güçümüzü yaşlılıkta kaybederiz. Beden gücümüzün kaybıyla, bazı şeyleri yitirdiğimizi düşünür, bunu yaşlılığın olumsuz bir öğesi olarak görürüz. Oysa beden gücü gençlikte kullanılmalı, elden gittikten sonrada aranmamalıdır. Yaşlıda olsak beden gücümüzü bilir ona göre yönetirsek bu gücün eksikliğini hiçbir zaman duymayız. Bu bizim sadece belirli düzeydeki fizik gücüne dayalı işleri yapmamız engeller.
Ne kadar yaşlı olursak olalım hiçbir şey yapamayacak kadar hiçbir zaman yaşlanmayız. Diyebilirsiniz ki bazı insanlar vardır hiçbir iş yapacak durumda değiller. Bu ise yaşlılıkla ilgili bir şey değil, sağlığa bağlıdır. Arkadaşlarımıza yardım etmek, üzerinde uzun uzun düşünülmüş iyi ve yararlı düşünceler ileri sürmek, beden gücü gerektirmeyen işlerdir. Biz nasıl iyi huylu gençlerden hoşlanırsak gençlerde yaşlıların öğütlerini dinlemekten zevk alırlar. Bunları yapmamızı engelleyen hiçbir güç yoktur.
Yaşlılık hiçbir zaman zevklere engel olmaz. Hele onurlu bir ömür sürenlerin yaşlılığı bütün gençlik zevklerinden daha değerlidir. Yaşlılıkta bazı zevk ve hazlardan yoksun olma bir eksiklik gibi görülebilir. Kendini zevke kaptıran insan bu uğurda neler yapmaz ki, bunun göze aldırmadığı hiçbir suç ve kötü eylem yoktur. Akıl ve erdemle bunun önüne geçtiği için yaşlılığa büyük bir minnettarlık duymamız gerekir.
Zevke; kötülüklerin yemi demek daha uygun olur; çünkü zevk insanda düşünce bırakmaz, ona akıl dışı işler yaptırır. İnsanlar buna kapılıp kötülüklere sürüklenirler. Elbette yaşamda az da olsa zevke biraz yer vermek yaşlılarında hakkıdır. Yaşlılar bunu pekâlâ çok sıradan alçak gönüllü sofralarda arkadaşlarıyla birlikte olmaktan, dostlarıyla sohbet etmekten alırlar.
Doğa yasası gereği yaşlılıkta daha az duyulan bazı zevkler yaşlılar için bir kayıp değildir; çünkü, gereksinimini duymadığın bir şeyin üzüntüsünü de duymazsın dolayısıyla, bir şeye istek duymayan ondan yoksun kalmış sayılmaz. Yaşlılar bu zevki gençliklerindeki kadar tadamıyorlarsa da bundan büsbütün yoksun da sayılmazlar.
Yaşlılıkta; kendisine daha fazla zaman ayıran; kendisiyle daha çok baş başa kalabilen insan, bu zamanını öğrenim ve bilgiyle besleyebilirse; bu kendisine büyük bir zevk verir. İnsana istediğini yapma zamanı veren yaşlılıktan daha hoş ne olabilir ki. İyi yetişmiş yaşlılar her gün bildiklerine yeni bir şeyler katarlar. Bu ise yaş ilerledikçe insana zevk verir. Bu manevi zevk her zaman maddi zevkten üstündür.
İnsan yaşlandıkça gençlik ve güç isteyen işlerden uzaklaşır. Yaşlılarda beden güçsüz olsa da manevi güçlerle yapılabilecek işler vardır. Yaşlılar gençlerin yaptıkları işleri yapamazlar ama onlardan daha büyük, daha iyi işler görürler. Büyük işler kol gücüyle değil, düşünce gücüyle yeni düşünceler ortaya sürmekle ve sözünü dinletmekle başarılır. Yaşlılar bu artılardan yoksun olmayıp bu niteliklerinin günden güne de artırırlar.
Genellikle, düşüncesizlik gençlikte, akıllılık ise yaşlılıkta bulunur. Yaşlılıkta insanın hafızası zayıflar denilebilir. Bu yaşlılıkla ilgili değil o kişinin yaratışıyla ilgilidir. Yaşlıların iş edindikleri şeyleri akıllarında tuttuklarını herkes bilir. Yaşlı hukukçu ve filozofların ne kadar çok şey hatırladıklarını düşünün.
İnsan ne kadar yaşlı olursa olsun bir yıl daha yaşayabileceğini düşünür. Bunu düşünmeyen insan yoktur. Uğraştıkları işten bir yarar görmeyeceğini bile bile didinirler dururlar. Amaçları; yaptıkları, kendilerinden sonra geleceklere yarasın, onların gereksinimlerini görsün isterler.
İnsan hangi yaşta olursa olsun sonsuza dek yaşayacağını düşünmez. Bunu ne düşünen ne de söyleyen vardır. Ölüm yaşlılara yakın olsa da, genç yaşlı herkes başına gelebilecek bir olaydır. Böyle olduğuna göre, ölüme yakın oluş, niçin yaşlılığa kötü bakmamızın bir nedeni olsun. Çoğumuz genç yaşta yakınlarımızı, dostlarımızı, arkadaşlarımızı yitirmekle ölümün yaşa bakmadığına tanık olmuyor muyuz?
Bize verilen ömür ne kadar olursa olun hoşnut olmak gerekir. Günler, aylar, yıllar hepsi gelir geçer, geriye sadece geçmiş zamanda yapılan iyilikler ve bunları anımsamak kalır. Ömür ne kadar kısa olursa olsun onurlu yaşamaya yetecek kadar uzundur. Doğaya uygun her şey iyidir güzeldir. Ölüm de doğaya uygun bir olaydır.
Gençlerin ölümü doğaya uygun değildir. Yaşlıların ölmesi kadar da doğaya uygun bir şey yoktur. Bir meyve hamken dalından çekip koparılır; gencin ölümü buna benzer, olgunlaşınca kendiliğinden düşer, işte yaşlıların ölümü bunu anımsatır bize. Yaşlılığın nerede ne zaman nasıl biteceği bilinmez. Yaşlılar, ellerinden geldiği sürece görevlerini yapıp yaşayabildikleri kadar yaşamayı kendilerine ilke edinmeliler. Her şeyden hevesini alan insan yaşamdan da hevesini alır. Yaşlılıkta alınan hevesler son heveslerdir. Diğerleri gibi onlarda geçer gider. Bu bir nevi yaşama doymak demektir.
Yaşlılıkta insan, kendini, gerek çevresine, gerekse ülkesine ve gerekse de insanlığa yararsız hissetmemelidir. Doğada her canlı gibi insanın da çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık gibi evreleri varır. Diğer bir söyleyişle hamlık ve olgunluk dönemleri vardır.
Doğaya uygun her şey güzeldir. Meyveleri düşünün; onların en olgun, tatlı ve yararlı oldukları dönem, dalından kendiliğinden düşmeye yakın oldukları olgunluk dönemdir. Bana göre insanda öyledir en yararlı olduğu dönem, olgunluk, yaşlılık dönemleridir.
Ereğimiz, çevremizle birlikte erdemli ve mutlu olmak ve yaşamaksa; başkalarının mutluluğu bizimde mutluluğumuz ise, etrafımıza en çok bu dönemde ulaşabilir; en çok bu dönemde onlara yararlı olabiliriz. Yeter ki bunu kavrayabilelim gereklerini yerine getirelim, yaşlılığın değerini bilelim.