1982 ANAYASASINA GÖRE TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN

SINIRLANDIRILMASI SİSTEMİ

 

 

Mustafa ÖZKAVAK

Komiser

Öğretim Görevlisi

Aksaray Polis Meslek Yüksekokulu

 

GİRİŞ

 

Çağdaş, demokratik bir hukuk düzenine sahip olan devletler, anayasalarında,  vatandaşlarının belli bir yaşam kalitesine ve güvencesine sahip olabilmeleri için, değerler sisteminde en üst sırada yer alan, dokunulamayan,  devredilemeyen,  vazgeçilemeyen,  evrensel bir nitelik taşıyan temel haklara bir başka deyişle insan haklarına yer vermektedirler. Ülkemiz için de geçerli olan bu durumu, yürürlükte olan 1982 Anayasamızın 12 inci maddesi düzenlemiştir. Dolayısıyla bu maddeye baktığımızda herkesin, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve  hürriyetlere sahip olduğu ve bu temel hak ve hürriyetlerin aynı zamanda  kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da içerdiğini  görebilmekteyiz.

 

Ancak bu temel hak ve hürriyetlerin kullanılması sürecinde  hem vatandaşlara hem de  kamu düzenini sağlamakla  yetkili  ve  görevli olanlara  sınırlamalar getirilmiştir. İşte bu yazıda  temel hak ve hürriyetlerin, anayasa içerisinde sınırlandırılmasının nasıl  bir sistem dahilinde yapıldığına değinilecektir.

 

Temel Hak Ve Özgürlüklerin Sınırlandırılması 

 

1982 Anayasası temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını olağan ve olağanüstü dönemlerde olmak üzere iki ayrı sisteme bağlamıştır.

 

Olağan dönemlerde temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması sistemi anayasanın 13’ncü, Olağanüstü dönemlerde temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması sistemini ise anayasanın 15’nci maddesi düzenlemiştir. 

 

1-  Olağan Dönemlerde Temel Hak Ve Özgürlüklerin Sınırlandırılması  Sistemi (Md 13)

 

Anayasamız olağan dönemlerde temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması sistemini 13’üncü maddesinde düzenlemiştir. Maddenin metni şöyledir:

 

Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzenin ve laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

           

Görüldüğü gibi 13’üncü madde, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını altı şarta bağlamıştır.

 

a-  Sınırlama, Temel Hak Ve Özgürlüklerin Özlerine Dokunulmasızın Yapılmalıdır.

 

Bir hak ve özgürlüğün özü, onun vazgeçilmez unsuru, dokunulduğu taktirde söz konusu hürriyeti anlamsız kılacak olan asli çekirdeğidir.

           

Örneğin; 1982 anayasasının 22’nci maddesine göre herkes haberleşme hürriyetine sahiptir. Ancak gerekli şartlar gerçekleşmeden telefonlar dinlenirse, bu hürriyetin özüne dokunulmuş olur. Dolayısıyla haberleşmenin gizliliği esası sınırlanmamakta, tamamıyla ortadan kalkmaktadır.

b- Sınırlama Anayasanın İlgili Maddelerinde Belirtilen Sebeplere Dayanmalıdır.

 

1982 Anayasası eski şekliyle temel hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinde iki tür sınırlama getirmişti. Bunlardan biri “genel sınırlama” diğeri “özel sınırlama” nedenleri idi.

         

Ancak 1982 anayasasının 13. maddesi (temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması) 2001 yıllında yapılan bir düzenleme ile değiştirilmiştir.

 

Yapılan değişiklikle  “Temel hak ve hürriyetler …….. yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak  …….  sınırlanabilir.” hükmü getirilmiştir.

 

Yani  temel hak ve hürriyetleri düzenleyen her maddenin içerisinde aynı zamanda o hak ve hürriyeti sınırlandıracak sebeplerde sayılmıştır. 

 

Bu tür düzenlemeye yerleşme ve seyahat hürriyeti (1982Ana. Md.23)getirilen sınırlamalar örnek gösterilebilir. 

 

c-  Sınırlama Kanunla Olmalıdır.

 

Demokratik hukuk devletlerinde 1789 bildirgesinden beri kabul edilmiş bir prensibe göre, temel hak ve hürriyetler ancak yasama organı tarafından kanunla sınırlanabilir.

 

Demokratik bir devlette iktidarın kaynağı halkta olduğuna ve parlamento da halkı temsil ettiğine göre, temel hak ve hürriyetleri sınırlamaya yetkili organ olarak yasama organının tespit edilmesi gayet yerindedir. Yani, temel hak ve özgürlükler, kanun hükmünde kararnameyle, tüzükle, yönetmelikle veya diğer idari işlemler ile sınırlanamaz. 

 

İstisnai olarak, olağanüstü hallerde, temel hak ve özgürlükler, cumhurbaşkanlığı başkanlığında toplanan Bakanlar kurulunun çıkaracağı kanun hükmünde kararname ile sınırlanabilir.

 

Temel hak ve özgürlüklerin yasama organı tarafından kanunla sınırlanabilmesi ilkesinin başlıca iki yararı vardır.

 

1- Kanun yasama organında açık görüşme ve tartışma usulleri ile hazırlanır. Yani temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması işi kamuoyunun denetimi altında yapılacak demektir.

 

2- Kanun herkes için geçerli genel kurallar koyar. Bu şekil de, sınırlamaların objektifliği sağlanmış ve belli kişileri  hedef tutması ihtimali önlenmiş olur.

 

d- Sınırlama Anayasanın Sözüne Ve Ruhuna Aykırı Olmamalıdır.

 

Anayasanın “sözü”  olarak Anayasanın  yazılı metninin anlaşılması gerekir.

 

Anayasanın ruhu ile ilgili olarak  çeşitli düşünceler ileri sürülmekle beraber  Anayasanın ruhu olarak Anayasanın bütünü ve ondan çıkarılan temel anlamı anlayabiliriz.  

 

e- Sınırlama Demokratik Toplum Düzeninin Ve Laik Cumhuriyetin Gereklerine Aykırı Olmamalı.

 

- Demokratik Toplum Düzeninin Gerekleri

 

Demokrasi normatif ve ampirik olmak üzere iki değişik şekilde tanımlanabilir. Normatif anlamda demokrasi, halkın, halk tarafından,  halk için yönetildiği rejim olarak tanımlanabilir. Bu anlamda demokrasi bir ideali, bir olması gerekeni yani ufuk çizgisini anlatır. Ancak demokrasi bu şekilde tanımlanırsa yeryüzünde demokratik rejim kalmaz. O nedenle demokrasi normatif anlamda değil ampirik anlamda tanımlanmalıdır.  Ampirik  tanımlamaya göre demokrasi = seçim (gerçek anlamıyla) ilkesini gerçekleştiren ülkeler demokratik olarak kabul edilmektedir. Bu ilke doğrultusunda demokratik toplum düzeninin gerekleri olarak aşağıdaki  altı şart  söylenebilir.

 

1-      1-      Ülkede etkin siyasal makamlar seçimle işbaşına gelmelidir.

2-      2-      Seçimler düzenli aralıklar ile  tekrarlanmalıdır.

3-      3-      Seçimlere en az iki parti katılabilmelidir.

4-      4-      Seçimlerde  genel, eşit, gizli oy ve açık sayım ilkeleri uygulanmalıdır.

5-      5-      Muhalefetin iktidar olabilme şansı mevcut olmalıdır.

6-      6-      Seçimler döneminde propaganda özgürlüğü tanınmış ve garanti altına alınmış olmalıdır.

 

Bu altı şarttan herhangi birine aykırı bir şekilde temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olur. Örneğin gizli oy ve açık sayım ilkeleri yerine açık oy ve gizli sayım ilkelerini getiren bir seçim kanunu aynı zamanda demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olur. Böyle bir seçim kanunu da sırf bu ilkelere aykırı olduğundan dolayı iptal edilebilir.

      

- Laik Cumhuriyetin Gerekleri

 

Laik Cumhuriyetin gerekleri iki ana ayak üzerine oturmuştur.

 

1-Din Hürriyeti (Dini İnanç ve Düşüncelerde Serbestlik)

 

Bir devletin laik olabilmesi için,  kişilere dini inanç ve düşüncelerinde serbestlik tanınmış  ve aynı zamanda  bunun  güvence altına alınmış olması gerekir.

           

Din hürriyeti  inanç hürriyeti” ve “ibadet hürriyeti  ile birlikte bir anlam kazanmaktadır.

 

a- İnanç Hürriyeti : İnanç hürriyeti, kişinin istediği dini seçebileceği anlamına gelir. Bir devletin laik olabilmesi için  o devlette inanç hürriyeti tanınmış olmalıdır.

 

Anayasamız 24 üncü maddesinde “herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.” diyerek inanç hürriyetini tanımıştır

 

b- ibadet hürriyeti : ibadet hürriyeti, kişinin inandığı dini gereklerini, özellikle ayin ve törenlerini serbestçe yerine getirebilmesi demektir. Bir devletin laik olabilmesi için, o devlette ibadet hürriyetinin de tanınmış olması gerekir.

 

Anayasamız ibadet hürriyetini 24 üncü maddesinin ikinci fıkrasında “14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir.” diyerek tanımıştır.

 

2-  Din ve devlet işlerinin ayrılığı:

 

Laik cumhuriyetin gereklerinden biri de din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. Ancak bunun sağlanabilmesi için  bazı şartların yerine getirilmesi gerekir.

 

a)      a)      Devletin resmi bir dini olmamalıdır.

b)     b)     Devlet bütün dinler karşısında tarafsız olmalıdır.

c)      c)      Devlet bütün din mensuplarına eşit davranmalıdır.

d)     d)     Din kurumları ile devlet kurumları birbirinden ayrı olmalıdır.

e)     e)     Hukuk kuralları din kurallarına uymak zorunda olmamalıdır.

 

Sonuç olarak,  temel hak ve özgürlüklerde yapılacak olan sınırlamalar yukarıda belirtilmiş olan demokratik toplum düzeninin gereklerine ve laik cumhuriyetin gereklerine aykırı olmamalıdır.

 

f-  Sınırlama ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

 

Ölçülülük ilkesi; sınırlandırmada başvurulan aracın sınırlama amacını gerçekleştirmeye elverişli olmasını; bu aracın sınırlama amacı açısından gerekli olmasını ve araçla amacın ölçüsüz bir oran içinde bulunmamasını ifade eder.

 

Görüldüğü gibi ölçülülük ilkesi, üç alt ilkeye ayrılabilir. 

 

1- Elverişlilik İlkesi: Elverişlilik ilkesi, sınırlamada başvurulan aracın, sınırlama amacını gerçekleştirmeye elverişli olmasını ifade eder. Bunun içinse, sınırlamada başvurulan tedbirin ulaşılmak istenen sonuca bir katkıda bulunması gerekir.

 

2- Gereklilik ilkesi:  Bu ilkeye göre, temel hak ve hürriyetin sınırlandırılmasıyla ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli aynı derecede etkili tedbirler varsa, bu tedbirlerin en yumuşağı, temel hak ve hürriyetleri en az  sınırlayanı tercih edilmelidir. Örneğin, yasal olarak başlamış ancak daha sonra yasal olmayan bir hale dönüşen toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılanları, kamu düzenini sağlamak adına sulh yoluyla veya su sıkarak dağıtma imkanı  varken doğrudan zor kullanma tedbirine başvurulmasında   gereklilik ilkesine aykırılık vardır.

 

3- Oranlılık ilkesi: Bu ilkeye göre, sınırlandırmayla ulaşılmak istenen amaç ile sınırlandırmada başvurulan araç ölçüsüz bir oran içinde bulunmamalıdır.

 

2- Olağanüstü Hal Durumlarında Temel Hak Ve Hürriyetlerin ( Özgürlüklerin ) Sınırlandırılması  (Md 15)

(Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması)

 

Savaş hali, savaş tehlikesinin baş göstermesi, iç kargaşa, silahlı ayaklanma gibi tehlikelerde devletler varlıklarını korumak ve tehlikeyi atlatmak için olağanüstü tedbirler almak zorunda kalabilirler. Olağanüstü tedbirler genellikle toplum hayatını, hukuk düzenini ve kişilerin hak ve hürriyetlerini büyük ölçüde etkiler. Bazı temel hak ve hürriyetler olağan dönemlerde söz konusu olmayacak ölçüde sınırlanabilir; hatta tümüyle hakkın kullanılması durdurulabilir. İnsan hakları ile ilgili olan uluslararası sözleşmelerde de olağanüstü durumlara yer verilmiştir.

 

Anayasamız olağanüstü hal durumlarında temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması sistemini 15 inci maddesinde “Temel hak ve hürriyetlerin durdurulması” başlığında düzenlemiştir. Maddenin metni şöyledir.

 

Savaş, seferberlik veya olağanüstü hallerde, milletler arası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydı ile, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

 

Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler ile, ölüm cezalarının infazı dışında, kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.

 

Görüldüğü gibi,anayasamızın 15’nci maddesine göre, dört şart dahilinde, olağanüstü durumlarda,  temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir. Durdurma, belli bir hakkın, belli bir süre için kullanılmasının mümkün olmamasını ifade eder. Diğer bir ifadeyle, durdurma, temel hak ve hürriyetin kullanılmasının geçici olarak ertelenmesi anlamına gelir. Durdurma geçicidir. Olağanüstü hal rejiminin süresi bitince durdurmada kendiliğinden ortadan kalkar.

 

 1982 anayasasının 15’nci maddesine bakıldığında temel hak ve hürriyetlerin durdurulmasının şartları (4 Şart ) olduğu görülür.

 

Bu şartlar 15’nci maddenin çok katı ve özgürlükçü bir demokratik anlayışla bağdaşamaz gözüken durumuna, iyi niyetli uygulamalarda rahatlatabilici sayılabilecek bazı güvenceler getiren önemli istisnalar ve sınırlamalardır.

           

1- Savaş, Seferberlik, Sıkıyönetim Veya Olağanüstü  Hallerden Biri Mevcut Olmalıdır.

 

Bu hallerin neler olduğu ve bu hallerde durdurma durumuna nasıl gidilebileceği, hangi esaslara dikkat edileceği, ve hallerde bile keyfiliğin önüne geçilebilmesi için yapılması gerekenler Anayasamızın 119 – 122 inci maddelerinde ve bunlara dayanılarak yapılan düzenlemelerde belirtilmiştir.

 

2-  Temel Hak Ve Hürriyetlerin (Özgürlüklerin ) Durdurulması Sırasında Milletler Arası Hukuktan (Anlaşmalardan)  Doğan Yükümlülükler İhlal Edilmemelidir.

 

Elbette ki bu anlaşmalar Türkiye Cumhuriyetinin imzaladığı insan hak ve özgürlüklerine ilişkin sözleşmelerdir. Ve bu anlaşmalar Anayasamızın 90 ıncı maddesi gereği kanun hükmünde sayılmış ve böylece iç hukukumuzdaki yeri belli  edilmiştir.

 

Bu sözleşmelerin başında Avrupa İnsan hakları sözleşmesi gelir. Avrupa insan hakları sözleşmesi (AİHM) olağanüstü hallerde temel hak ve özgürlüklerin olağan dönemlerden daha fazla sınırlandırılabileceğini hatta geçici olarak tümüyle ortadan  kaldırılabileceğini, sözleşmeye katılan tarafın, sözleşmeye göre üslendiği yükümlülüklere aykırı tedbirler alabileceğini  kabul etmiştir.

             

Sonuç olarak ne olursa olsun özgürlükleri durdurma işleminde milletlerarası antlaşmalardan doğan yükümlülüklere uyma hükmü 15. maddenin (82 anayasasındaki) gerçek güvencelerinden biridir.

           

3- Ölçülülük İlkesine Uyulmalıdır. 

             

Buna göre temel hak ve özgürlükler ancak "Durumun gerektirdiği ölçüde" durdurulabilecektir.

 

Bu hüküm de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinden geldiğine göre ölçüyü saptarken durdurma işleminin kapsam ve süre bakımından en alt düzeyde tutulmasına uymayı esas kabul etmek gerekir.  

 

4- Çekirdek Alana Dokunma Yasağı

           

1982 Anayasasının 15’inci maddesinin ikinci fıkrası, çok önemli hak ve ilkelerden oluşan bir “çekirdek  alan” öngörmüştür. Anayasaya göre bu çekirdek alana olağanüstü hallerde, hatta savaş halinde bile dokunulmaz.

           

Mutlak olarak korunması gereken, dokunulmaz hak ve ilkeler şunlardır:

 

a-         Savaş hukukuna uygun filler sonucu meydana gelen ölümler ile, ölüm cezalarının   infazı dışında, kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne  dokunulmaz.

b-         Kimse din, vicdan , düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz.

c-         Suç ve cezalar geçmişe yürütülemez.

d-         Suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılmaz.

           

Böylece olağanüstü hallerde, milletler arası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla ve ölçülülük ilkesine uyulmak şartıyla, yukarıda sayılan hak ve özgürlükler, örneğin basın, seyahat, haberleşme, toplantı ve gösteri, grev ve lokavt hak ve özgürlükleri sınırlandırabilecek hatta bu hak ve özgürlüklerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurabilecektir,

           

Sonuç olarak olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnameleri ile savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler ile ölüm cezalarının infazı dışında  hiçbir şekilde kişinin yaşama hakkına dokunulamayacak,  kişiye işkence edilemeyecek, kimse din, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacak ve bunlardan dolayı kınanamayacak, suç ve cezalar geçmişe yürütülemeyecek, suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamayacaktır.

 

SONUÇ

 

Dinamik bir kavram olan temel hakların bir başka deyişle insan haklarının devlet ve toplum düzeni içerisinde yaşayan bireylerin kaliteli, huzurlu, verimli ve güvenceli yaşayabilmesi için temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması kaçınılmazdır. Sınırsız, mutlak özgürlük  kavramı hiçbir toplum ve devlet hayatı içinde yer alamayacağından, devletin ve toplumun var olabilmesi ve sürekliliğinin sağlanması için özgürlüklerin sınırlandırılması kaçınılmaz bir zorunluluk teşkil eder. Dolayısıyla görüyoruz ki, anayasamız da yer alan ve sınırlamayı öngören maddeler çerçevesinde hak ve özgürlüklerin                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                    düzenlenmesi,  tüm devlet işleyişindeki asıl amaç olan  kamu düzenini  sağlamaktır.

 

KAYNAKLAR

BAŞLAR Kemal, İnsan Hakları ve Kamu Hürriyetleri, Polis Akademisi Başkanlığı , 2001, Ankara

GÖZLER Kemal, Türk Anayasa Hukuku Dersleri, Esin Kitabevi Yayınları,  2000, Bursa

KAPANİ Münci, Kamu Hürriyetleri, Yetkin Yayınları, 1993,  Ankara

KOCAOĞLU A.Mehmet, Anayasa Hukuku, YÖK Matbaası, 1998, Ankara

GÖZÜBÜYÜK A.Şeref, Anayasa Hukuku, Turhan Kitabevi, 2000, Ankara

GÖZÜBÜYÜK A.Şeref, T.C. 1982 Anayasası, Turhan Kitabevi, 2002, Ankara

ÖZKAVAK Mustafa, TOLUNAY M. Kemal, Devletin Yapısı ve Nitelikleri, 2002, Aksaray