Tebligat ve Tanıklık Hakkında

 

Av. E. Yıldız ÖNER

 

TEBLİGAT

Tebligat, dava ile ilgili olan kişilerin (özellikle davanın taraflarının) davaya ilişkin işlemi öğrenebilmesi için, usulüne uygun olarak yapılan tevsik (belgeleme} işlemidir.

 

Davada tebligatın büyük önemi vardır:

Tarafların yaptığı usul işlemlerinin, (özellikle asliye mahkemelerinde) tamamlanıp hüküm ifade edebilmesi için, çoğunlukla tebliğ edilmiş olması gerekir. Örneğin, esasa cevap süresinin işleyebilmesi için, dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilmiş olması gerekir. Bunun gibi, mahkemenin yapacağı usul işlemleri için de tebliğ çoğunlukla zorunludur. Örneğin, kendisine duruşma günü tebliğ edilmemiş olan tarafın yokluğunda duruşma yapılamaz.; Sulh ve asliye mahkemelerinin kararlarına karşı temyiz süresi, kararın tebliği tarihinden itibaren işlemeye başlar.

İşte bu öneminden dolayı, tebligatın nasıl yapılacağı ayrıntılı ve açık biçimde, ayrı bir kanunda (Tebligat Kanunu) düzenlenmiştir.

Yargı mercileri, genel ve katma bütçeli idareler, belediyeler, köy tüzel kişileri, barolar ve noterler tarafından yapılacak tebligatlar, Tebligat Kanununa göre yapılır (Teb. k. m. l )

 

TEBLİGAT USULÜ

Tebligat, kural olarak PTT İdaresi tarafından yapılır. Bu kuralın bazı istisnaları vardır:

1) Mahkemeler, resen veya talep üzerine, işin mahiyetine göre, kendi memurları vasıtasıyla tebligat yapılmasına karar verebilirler.(Teb.K.41)

2) Aynı yerde bulunan müesseseler arasında, o müessesenin kendi memurları veya mülki amirin emriyle zabıta vasıtasıyla yaptırılır.(Teb.K.2}

3) Duruşma esnasında taraflara, müdahile veya vekillerine davaya ilişkin belgelerin verilmesi tebliğ hükmündedir. (Teb. K. 3 b)

4) Duruşma esnasında, mahkeme tarafından, müteakip oturum gün ve saatinin avukat sekreterine veya stajyerine bildirilmesi tebliğ hükmündedir.(Teb.K.37}

5) Vekil ile takip edilen işlerde vekiller, makbuz mukabilinde biribirilerine tebligat yapabilirler.(Av.K.56/4}

b) Yabancı ülkelerde bulunanlara tebligat, ya konsolosluklar vasıtasıyla ya da karşı ülkeyle yapılan anlaşmalara uygun olarak yapılır.(Teb.K.25)

Tebliğ yapılmasını isteyen kimse, tebligat ücretini peşin olarak öder.

Tebligat ilgilinin son adresinde yapılır. İlgili, adresinde bulunamazsa, tebligat kendisi ile birlikte oturan ailesi efradından veya hizmetçilerinden birine yapılır. Adreste bu kimseler de bulunamazsa ya da ilgililer tebligatı almaktan kaçınırlarsa; tebliğ memuru tebligatı muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden birine ya da zabıta amir veya memuruna imza karşılığında teslim eder. İlgilinin kapısına da durumu bildiren kağıdı yapıştırır. Adresi meçhul olanlara tebligat ilan yoluyla yapılır.

Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde, tebligat mutlaka vekile yapılır. Vekil varken asile yapılan tebligat hükümsüzdür. Vekile yapılan tebligatın geçerli olması için, vekilin bu sıfatla davaya bizzat katılmış olması gerekir. Tüzel kişilerde tebligat, tüzel kişinin yetkili temsilcisine yapılır.

Resmi tatil günlerinde ve adli tatilde de tebligat yapılabilir. Aynı şekilde gece vakti de tebligat yapılabilir.

 

 

TEBLİGATIN USULÜNE UYGUN OLARAK YAPILMASININ ÖNEMİ

Yukarıda kısaca belirtilen usule aykırı olarak yapılmış tebligat ( mesela apartman kapıcısına veya davalının komşusuna yapılan tebligat ), mutlaka geçersiz değildir. Usulsüz tebliğe rağmen, muhatap tebliği öğrenmişse, tebligat geçerli sayılır. Bunun için, muhatabın usulsüz tebliği öğrenmiş olduğunu bildirmesi gerekir. Muhatabın tebliği öğrendiğini bildirdiği tarih, tebliğ tarihi sayılır.

Örneğin, davalıya gönderilen asliye mahkemesi ilamı 1 Mart gününde usulsüz olarak tebliğ edilmişse ve ilgili bu tebliği 25 Mart'ta öğrendiyse; 2 Nisan'da hükmü temyiz ederek 25 Mart'ta öğrendiğini bildirirse, tebligat geçerli hale gelir ve temyiz süresi 25 Mart'tan itibaren hesaplanır.

Ama muhatap usulsüz tebligatı öğrenmemiş ise, tebligat yapılmamış sayılır. Muhatabın usulsüz tebligatı öğrenip öğrenmediği, kendi beyanına göre tespit edilir. Karşı taraf bunun aksini, yani daha önce öğrendiğini, iddia ve ispat edemez. Bu açıdan tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, tebligatı yaptıran taraf bakımından çok önemlidir.Tebligatın bu öneminden dolayı, tebligat kanunu ayrıca tebligat suçları belirlemiştir. 4rneğin, yanlış adres bildirilmesi, kendisine yapılan tebligatı almamak vs. (Teb.K.m.53 vd}

Uygulamada, tebligat kanunu ve tüzüğündeki, tebliğin muhataba ulaşması ve onun tarafından kabul edilmesini sağlamak amacıyla alınan tedbirlerin yeterli olmadığı görülmektedir. Davaların uzun sürmesinin en önemli nedenlerinden birinin, adli tebligatın çok ağır işlemesi olduğu düşünülmektedir. Bunu önlemek için, adli tebliğleri en kısa zamanda yapmayan memurlar hakkında yeterli cezai hükümler  konulması  istenmektedir.

 

CEZA HUKUKUNDA TANIK ve TANIKLIĞIN ÖNEMİ

Ceza Hukukumuzda TANIK kovuşturma konusu suça ilişkin olayla ilgili bilgi ve görgüsüne başvurulan gerçek kişidir.

Suçun faili yani Sanığın kimliği,suçun işleniş , biçimi,kasıt ya da kusurun varlığı hususlarında TANIK olan kişinin beyanları, sanığın mahkumiyeti ya da beraati bakımından büyük önem arz etmektedir.

Bir suçun işlendiğine tanık olan kişinin, kendiliğinden polise gidip bilgi ve ifade verme mecburiyeti yoktur. Bu vicdani bir sorumluluğu gerektirir. Ancak, polis ya da adli makamlarca kovuşturma sırasında ifadesine gerek duyulan kişiler, polis tarafından bu yönde kendisine yapılacak davete uymak zorundadır.

Yine, Savcı ya da Hakim tarafından,davetiye ile ya da acele hallerde izhar müzekkeresi ile çağrılan tanık, bu davete, uymak ve mutlaka ifade. vermek zorundadır. (C.U.M.K.mad.45)

Bu merciler tarafından usulüne uygun şekilde tanık olarak, çağrılan kişinin,mazeretini bildirmeksizin gelmemesi halinde ZORLA            getirtilir. Ayrıca,gelmemesinin sebep olduğu masrafların  ödetilmesine ve hafif para cezasına mahkum edilir.

Mazeret, bildirerek gelemeyen ve kendisine      yeniden davetiye çıkarılmasına karar verilen tanık hakkında para cezasına ve masrafa hükmedilmez.

Tanık olarak çağrıldığı halde mazeretsiz olarak bu davete uymayan ve "zorla"getirtilen tanık, evvelce gelmemesini mazur gösterecek sebepleri sonradan bildirir, doğruluğunu ispat eder ve belgelerini gösterirse,aleyhine hükmedilmiş olan ceza ve masraflar ortadan kaldırılır.

Fiili askerlik hizmeti yapan tanık kişilere davetiye ve izhar müzekkereleri, o askerlerin bulundukları yerdeki askeri makamlar vasıtasıyla yapılır.

 

KİMLER TANIKLIKTAN ÇEKİNEBİLİR

Adli Merciler tarafından tanık olarak çağrılan kişi;

* Sanığın nişanlısı ise,

*Evlilik bağı kalmasa dahi karısı ya da kocası ise,

*Sanığın nesepten veya sebepten usul ve füruu, yahut, üçüncü dereceye kadar, (bu derece dahil} nesepten veya kendisiyle sıhriyet hasıl olan evlilik bağı kalmasa dahi ikinci dereceye kadar(bu derece dahil}sebepten civar hısımları ve sanık ile aralarında evlatlık bağı bulunanlardan birisi ise, tanıklıktan çekinebilir.

Bu kişilere tanık olarak dinlenmelerinden evvel adli merciler tarafından (Savcı ya da hakim}, tanıklıktan, çekinme, haklarının bulunduğu bildirilir,Bu kişiler tanıklık ya~maktan çekinmiş olsalar dahi, isterlerse tanıklık yapabilirler. Bu durumda tanığın yeminli ya da yeminsiz dinlenmesini hakim taktir eder. Ancak buna rağmen TANIK yemin etmekten çekinebilir.

*Avukatlar, Hekimler, Ebeler meslek ve sanatları gereği vakıf oldukları sırlar hakkında tanıklıktan çekinebilirler. Eğer sır sahibi bu konunun açıklanmasına muvafakat ederse tanıklıktan çekinme hakları yoktur.       

*Devlet Memurları, memuriyetten çekildikten sonra bile, saklamakla yükümlü oldukları olaylar hakkında "sırrın ait olduğu makam amirinin izni olmaksızın" tanık sıfatıyla dinlenemez.

*Bu gibi hallerde, Bakan hakkında Cumhurbaşkanı,T.B.M.M. üyesi hakkında Meclis tarafından izin verilir. Tanıklık Devletin selametine zarar verecek derecede olmadıkça bu izin verilir.

*Cumhurbaşkanı, mahremiyeti, kendisi takdir eder ve tanıklıktan çekinebilir. Bu hüküm eski Cumhurbaşkanı hakkında kendilerinin görevleri sırasında haberdar olduğu olaylardan dolayı tanıklık yapılması durumunda da geçerlidir.

*Bir     kendisine sorulan sorular ve vereceği cevap neticesinde en başta tanıklıktan çekinme haklarını, belirttiğimiz, sanık olan nişanlısına,önceki dahi, olsa kansına, ya da kocasına, dereceleri belirtilen usul, , ve fiiruundan birinin ceza takibine uğratabileceği sorulan cevaplandırmaktan kaçınabilir.

Tanıklıktan çekinme hakkı olan tanığa bu hakkı adli makam tarafından hatırlatıldığında tanık, tanıklıktan çekinme nedenini bildirir ve bu hususta tasdik için kendisine yemin ettirilir.

 

HANGİ TANIKLAR YEMİNSİZ  DİNLENİR?

*Tanık olarak dinlendikleri sırada 15 yaşını bitirmemiş olanlar,

 *Akıl ve zeka yönünden zayıf olup, yeminin mahiyeti ve önemi hakkında yeterli fikir sahibi olamayanlar,

*Ceza sûresi içinde kamu hizmetlerinden yasaklı olanlar,

*Kovuşturmaya konu olaylara iştirakten ya da yataklık yapmaktan dolayı sanık veya bu sıfatlardan biriyle mahkum, olanlar,

yeminsiz olarak dinlenirler.

 

TANIK  DİNLENMESİNDE USUL

*Tanığa tanıklığından, evvel, adı-soyadı, yaşı, işi, ikametgahı sorulur. Gerekirse tanıklığının önem ve inanılabirliği yönünde kanaat edinmek amacıyla sanık ve mağdurla olan ilgisine dair sorular sorulur.

*Her tanık ayrı, ayrı ve sonradan dinlenecek tanıklar yanında bulunmaksızın dinlenir.

*Kimlik tespitinden sonra hakim, gerek görürse yemin ettirmeden evvel tanıklığın önemini anlatır.

*Tanık ifade vermeye başlamadan önce, hakim kendisine davayı anlatır, sanık hazırsa gösterir, bildiklerini anlatması istenir, sözü kesilmez,çelişki ya da eksiklik görüldüğünde sorular sorulabilir.

            *Tanıklık yapacak, kişiye, ifade vermeye .başlamadan önce, yemin ettirilir.(yeminsiz dinlenecek kişilerden değil ise ,tanıklıktan ve yeminden çekinmemiş ise)

*Eğer tanığın. tanıklığının caiz olup olmadığında tereddüt edilirse yemin tanıklıktan sonraya da bırakılabilir.

Yemin metni;

"Bir şey saklamaksızın ve bir şey katmaksızın kimseden korkmayarak, bir tesire kapılmayarak bildiğimi namusum ve vicdanım üzerine dosdoğru söyleyeceğime yemin ederim."şeklindedir.

Tanıklıktan sonraki yeminde ise son bölüm"..... söylediğime yemin ederim" şeklindedir.

*Yemin metni,tanık olarak dinleyen adli mercide Savcı veya Hakim tarafından söylenir,tanık tarafından, aynen tekrar edilir,  yemin verilmesi sırasında Savcı ve Hakim de dahil yemin mahallindeki herkes ayağa kalkmak zorundadır.

*Okuma yazma bilmeyen dilsizler, işaretlerinden anlayan bir kimse vasıtasıyla işaretle yemin ederler.   

*Okuma yazma bilen dilsizler ise yemin şeklini yazıp, imzalayarak yemin ederler.

*Aynı kovuşturma sırasında yemin ettirilerek dinlenen tanığın ikinci kez dinlenmesi sırasında yeniden yemin ettirilmez. Sadece. önceki yemini kendisine hatırlatılır.

*Hakim veya Savcı tarafından davet edilen her tanığın,tarife uyarınca kaybettiği zaman ile orantılı tazminat isteme hakkı vardır. Bu tazminat Devlet hazinesinden verilir. Tanık hazır olmak için seyahat etmek zorunda kalmış ise yol ve ikamet masraflarını da alır.

 

TANIKLIKTAN ve YEMİNDEN SEBEPSİZ ÇEKİNMENİN SONUÇLARI

*Yasal bir neden olmaksızın tanıklıktan ve yemin etmekten çekinen TANIK, bundan doğan masrafları ödemeye ve para cezasına mahkum edilir.

*Tanıklık yapması istenen dava .hakkında hüküm verilinceye kadar ve her halde T.Ceza Kan.282. mad. göre 6 ayı geçmemek üzere hapsedilebilir.

 *Kabahat niteliğinde sayılan (T.C.K.md.52b-584) suçlara ilişkin davalarda hapis süresi 6 haftayı geçemez.

YALAN TANIKLIĞIN MÜEYYİDELERİ

Tanık olarak dinlenen bir kişinin yalan beyanda bulunması halinde uygulanacak cezai hükümler, T.Ceza Kanunumuzun 286-293.maddelerinde düzenlenmiştir.

Buna göre, yemin ederek yetkili bir memur ya da heyet huzurunda tanık olarak beyanda bulunurken yalan söyleyen veya gerçeği inkar eden ya da kendisine sorulan hususlar hakkında  az ya da çok açıklamada bulunmayan kişi, 3 aydan 3 seneye kadar hapis cezasına mahkum edilir.

Eğer yalancı tanıklık; 3 seneden fazla hürriyeti sınırlayan bir cezayı gerektiren cürmün kovuşturma  ya da yargılaması sırasında yapılmışsa, yalancı tanığa verilecek ceza 3 yıldan 10 yıla kadar hapistir.

Eğer, yalan tanıklık sonucunda bir kimse müebbet hapse mahkum edilmiş ise, yalancı tanık 15 yıldan aşağı olmamak kaydıyla hapis cezasına, eğer ölüm cezasına mahkum edilmiş ise, yalancı tanık müebbet hapis cezasına mahkum edilir.        

Eğer, yalan beyanda bulunan tanık, yargılama bitmezden önce gerçeği itiraf ederse, kendisine ceza verilmez.

Eğer, yargılama bittikten sonra ya da hukuk davası sırasında ancak karar çıkmazdan evvel doğrunun söylenmesi halinde, yalancı tanıklık neticesinde bir kimse tutuklanmış ya da büyük bir zarar görmüş ancak mahkumiyet kararı verilmezden önce doğru söylenmiş ise cezası değişik oranlarda indirilir

Para ya da menfaat karşılığı, ya da tehdit, hile, kandırma, nüfuz kullanma suretiyle bir kişiye yalan tanıklığa azmettiren kişiye de, bunun doğurduğu neticelere göre  1 ay ile 10 sene arasında ceza verilir. Ayrıca bu amaçla yalan tanıklık yapan kişiye verilenlere el konulur.

Yani Yasamız, kovuşturmayı ya da yargılamanın her safhasında, tanıklık yapan kişiye doğruyu anlatması için  fırsat tanımakta, verilecek cezalan indirmektedir

SONUÇ OLARAK, Ceza Hukukumuzda Tanıklığın , suçun ve suçlunun aydınlatılması, işlenme, biçiminin belirlenebilmesi, verilecek cezanın tayini bakımlarından önemi büyüktür. O nedenle, Adli Makamlara ve Adaletin tecellisine yardımcı olmak, yalnızca doğruyu söyleyerek haksız yere başkalarını mağdur etmemek, hem bir insan hem de bir vatandaş olarak görevimizdir.