TÜRKİYE’
DE KAMUOYU
OLUŞTURMADA
ETKİLİ OLAN KURULUŞLARIN
ROLÜ,
GÖREVİ VE SORUMLULUKLARI
|
K.Yücel
TUTKUN[*] |
BİRİNCİ BÖLÜM
Kamuoyu
çağdaş politika biliminin üzerinde durduğu konulardan biridir. Otoritelere göre
kamuoyu yeni bir kavram sayılmaz.
Ancak, bilimsel araştırma ve inceleme konusu olarak ele alınması oldukça
yenidir. Özellikle siyasi bilimciler, sosyologlar ve sosyal psikologlar bu
konuyu çeşitli açılardan ve farklı araştırma teknikleri kullanarak
incelemektedirler.
Kamuoyu nedir, kamuoyu nasıl oluşur veya nasıl
oluşturulur, siyasi rejimlere göre
kamuoyunun oluşması farklılık gösterebilir mi, kamuoyu siyası kararları nasıl
ve ne ölçüde etkiler, iktidar seçkinleri için kamuoyu neyi ifade eder, Türkiye’de
kamu oyunu oluşturan kişilerin kanaatlerinin biçimlenmesinde, etkilenmesinde
nelere dikkat edilmelidir?
1.KAMUOYU
OLUŞTURMA
1.1.Kamuoyu Nedir? Sanılır ki bir kamu ve bu
kamunun oyu bulunmaktadır. Böyle bir
şeyden söz edilemez. Toplumda yaşayan tüm bireylerin ortak görüşü olduğundan da
söz edilemez. Bir sorun karşısında herkesin aynı görüşü taşıması sosyolojik
gerçekliklere aykırı düşer. O halde kamu oyu nedir? “Belli bir tartışmalı sorun
karşısında bu sorunla ilgilenen kişiler grubuna veya gruplarına hakim olan
kanaattir”. Ancak bu tanımda ilgili
grup içinde “Hakim kanaatin” nasıl ortaya çıktığı ya da hangi faktörlerin
etkili olduğu açık değildir. Bu konuda iki önemli unsur rol oynamaktadır.
Birincisi “sayı” diğer bir ifade ile çoğunluk, ikincisi ise yoğunluk etkinlik
faktörüdür. Bir anlamda kamuoyu çoğunluğun kanatidir, denilebilir. Bu bakımdan
kamu oyu kavramında nicelik unsurlarından çok nitelik unsuru ağır basar. Sonuç
olarak “Kamuoyu, kendini etkin olarak duyuran kanaattir.” Biçiminde tanımlanır.
1.2.Kamuoyu Nasıl Oluşur?: Kamuoyunu oluşturan kişisel kanaatlerin
biçimlenmesinde (kamuoyunun oluşmasında) çeşitli psikolojik ve sosyolojik
etkilerin rol oynadığı görülür. Bunlar:
1.2.1.Kişilek
Yapısı (Psikolojik etkiler): Kişilik yapısı ile ilgilidir. Kişinin
doğuştan getirmiş olduğu mizacı ve onunla çevre etkileşimine giren karakteri,
çocukluk deneyimleri ve öğrenilmiş davranışları, neyi – nasıl algılayacağını
belirler.
1.2.2.Sosyal Çevre (Sosyolojik etkiler): Bu faktör kişinin artık
toplumda yaşayan bir birey olarak sosyalizasyon sürecinde öğrendikleri ve çevre
ile olan etkileşimlerinde anlam kazanır. Aile içinde çocuğun
yetiştiriliş biçimi, ailenin kullandığı iletişim biçimi ve sahip olduğu
statüsüne uygun rol davranışları, onun ilerideki yaşamında belirleyici
olmaktadır. Fakat bu durum çocuğun ailesinden öğrendiklerinin hiç değişmeyeceği
anlamına gelmez. Çünkü birey hem değişen hemde değiştiren bir varlıktır.
Örneğin muhafazakar bir ailede yetişen bir çocuk yaşamı sürecinde girdiği
farklı ortamlarda, okul ve arkadaş gruplarında daha radikal davranabilir. Başka
bir örnek, batılı normlarında yetişen bir çocuk aynı şekilde , ilerideki yaşam
dönemlerinde tutucu bir durum sergileyebilir. Bireyin okul yaşamı arkadaş çevresindeki etkileşimleri,
ilişkileri ve öğretmenleri de yaşam boyunca etkili olmaktadır. Okul yaşamı,
bireyin aynı zamanda öğretim ortamında ulusal bütünleşme ve yurttaş olma
bilincinin verildiği ve bireyin yaşamında önemli rol oynayan bir süreç olarak
değerlendirilebilir. İş ve meslek yaşamı da bireyin öğrenme sürecinin
devam ettiğini göstermekte ve birey yeni gruplara girdikçe farklı ilişkiler
içinde olabilmektedir. Sonuç olarak sosyolojik faktörler, bireyin bu
sosyalleşme süreci içinde görüş ve tutumlarının değişmesine etki etmektedir.
1.2.3.Kitle İletişim Araçlarının Etkisi .(KİA) Teknolojik
gelişmelerle birlikte etki alanları giderek genişleyen bu araçların temel
özelliği, olayları ve yorumları çok kısa bir zamanda büyük kitlelere
yayabilmeleri ve böylece onların kanaatlerine yön verebilme olanağına sahip
olmalarıdır. 1940’ lerde başlayan kitle iletişim araçlarının bireyleri
etkilediği üzerinde yapılan araştırmalar, etki düzeyinin sınırlı olduğunu ya da
dolaylı bir etkinin söz konusu olabileceği üzerinde sonuçlanmıştır. Böyle bir
sonucun nedenlerinden biri “etki” sözcüğünden neyin kastedildiğinin açık olarak
belirlenmediğinden kaynaklandığı ifade edilir. İkinci bir neden ise kitle
içindeki bireyin, çeşitli kanallardan kendisine yöneltilen haber ve yorumların
hepsine açık olmamasıdır. Bu haber yığını içinde yalnızca kendi seçtiklerine
kulak verir. Kendi ilgi alanına giren, kendince önem taşıyan konuları kendi
görüşlerine, yerleşmiş düşünce ve kanaatlerine uygun olanları seçme
eğilimindedir. Psikolojide bu eğilime “Algıda
seçilcilik” adı verilmektedir.
1.2.4.Yüzyüze
İletişim; Kanaat (fikir) Önderleri (Opinion Leaders) Öte yandan
birey, bağlı olduğu sosyal grubun normlarına, kollektif yargılarına ters düşen,
onlarla çatışan haber ve yorumları kolayca kabullenmez. Bu haberleri grubun
değer yargılarına göre bir süzgeçten geçirir, eleme yapar. Kendisi için bir
nevi “eşik bekçizi” (gate – keeper) görevi yapar. Diğer açıdan bakıldığında,
her birey içinde bulunduğu grubun kültürel özelliklerine göre aktarılanları
anlamaya çalışır. Dolayısı ile bu araçlardan gelen mesajların etkisinin sınırlayıcı
yönü olarak değerlendirilir. Ancak böyle bir durum karşısında bile grubun
lideri , grubun üyeleri ile yaptığı toplantılarla yüz yüze kurduğu iletişim
sayesinde kendi kanaatlerine üyelerine kabul ettirebilir. Seçim döneminde
Amerika Birleşik Devletlerinde küçük bir kasabada, Lazarsfeld, Katz ve Berelson
tarafından yapılan bir araştırmada, grup lideri, adaylar hakkında gazetelerden
okuduklarını ve radrodan işittiklerine yorumlar katarak üyelerine anlatmıştır.
Bunun sonucunda üyeler, grup liderinin görüşlerine katılmışlardır.
Araştırmacılar bu durum karşısında grup liderine “ kanaat önderi” adını
vermişler ve yüz yüze yapılan konuşmaların kitle iletişim araçlarından daha
etkin olduğu sonucuna varmışlardır. Türkiye de de muhtarların aynı işlevi
gördükleri söylenebilir. Kamu olunun oluşumundaki bu psikolojik ve sosyolojik
etkiler , farklı siyasi sistemlerde değişik biçimlerde rol oynamaktadır.
2.SİYASİ
SİSTEMLER VE KAMUOYU
Kamuoyunun
oluşumu, yapısı ve niteliği ile onun içinde oluştuğu siyasal sistem ve siyasal
ortam arasında yakın ilişki vardır.Genel anlamda demokratik rejimlerde
serbestçe oluşan kamu oyu ile totaliter rejimlerde oluşturulan kamuoyu arasında
içerik yönünden fark vardır.Bu durum her zaman için açık ve net değildir. Çünkü
hemen hemen her rejimde az yada çok kamuoyunun oluşmasından ve manipule
edilmesinden söz edilmektedir. Bununla birlikte rejimler arasında bazı
niteliksel ayrımlar olabilmektedir.
2.1.Demokratik
Rejimlerde: Serbest bir kamuoyu haberlerin ve fikirlerin özgür
bir ortamda yayılması ile mümkündür. Bu ilk önce haberleşme ve düşüncenin
açıklanması özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin ( basın, toplanma,
gösteri yapma, dernek kurma, sendikalaşma vb.) sağlandığı hukuki düzeni gerekli
kılar. Klasik demokrasi anlayışında tartışma çevrelerinin çokluğu ve bunların
açıklanarak her grup tarafından dinlenmesi ve karşı düşüncede olanların
fikirlerini açıkça beyan etmeleri ile bir kamuoyunun oluşmasından söz
edilebilir. Ancak demokrasilerde bazı gruplar siyasal kararları etkileme
bakımından diğerlerinden çok daha güçlüdür. Bu durum grupların eşit güce sahip
olmadıklarını gösterir.
2.2.Totaliter
Rejimlerde: Totaliter rejimler resmi bir ideolojiye, bütüncü bir dünya
görüşüne sahiptirler. Tek ve mutlak gerçek olarak kabul edilen bir ideolojinin
tartışılması ya da eleştirilmesi mümkün değildir. Benimsetilmek istenen resmi
ideolojinin ilkeleridir. Bu yüzden kamuoyu güdümlüdür. Kitle iletişim
araçlarını siyasal iktidar tekeli ve kontrolü altına almıştır. Tek yönlü ve
yoğun propaganda yolu ile kamuoyu istenildiği gibi yönlendirilebilmektedir.
Böylece düşünce ve kanaatlerin kalıplaşması işi okullarda ve iş yerlerinde
pekiştirilebilir.
Totaliter rejimlerde iki kamuoyunun
varlığından söz edilebilir. Birincisi açıktan ifade edilen resmi kamuoyu,
ikincisi ise örtülü kamuoyudur. Örtülü kamuoyu resmi kamuoyunun karşıtıdır.
Siyasal iktidarın izin ve onay vermediği bir kamuoyudur. Baskı rejimlerinde bu
yasal olmayan kamuoyu siyasal iktidarı tehdit edebilir. Örneğin Polorya’ da
Lech Wallesa önderliğinde kurulan Dayanışma Sendikası, ülkede sistamin
yapısında köklü reformlar isteyen bir dalgalanma başlatarak sistemin
değişmesinde önderlik etmiştir.
2.3.Azgelişmiş ülkelerde:
Azgelişmiş ülkelerde gerçek anlamda kamuoyunun varlığını ileri sürmek güçtür.
Siyasal sistemleri ne olursa olsun azgelişmiş ülkeler genellikle bazı ortak
özellikler taşırlar. Bunlar ulusal bütünleşmelerini tamamlayamamış
toplumlardır. Yurttaşlık bilinci, diğer ifade ile üyeleri bir siyasal bütünün
üyesi olma bilincine ulaşamamışlardır. Öte taraftan azgelişmiş toplumların
geleneksel yapılarında sosyal gruplaşma ve örgütlenme`olgusu çok zayıftır.
Çünkü bu ülkelerde ortak çıkarlar, fikirler ve amaçlar etrafında birleşerek
aktif çaba gösteren grupların sayısı yok denecek kadar azdır.Ayrıca eğitim ve
öğretim düzeyinin düşük olduğu dikkate alınırsa bu ülke insanlarının etkilenme
olasılığının yüksek olduğu söylenebilir. Bu faktörlere siyasal rejimin otoriter
niteliği de eklenirse ülke çapında bir kamuoyunun serbestçe oluşması güçleşir.
3-İLETİŞİM
VE KİTLE İLETİŞİM KAVRAMI:
Latince “COMMUNIS”
yani “ORTAK” sözcüğünden gelen “COMMUNICATION” karşılığı olarak Türkçede kullanılan “İLETİŞİM” teriminin en büyük sakıncası, sözcüğün
temelini oluşturan toplumsallaşma anlamını ve çağrışımını vermemesidir. Nitekim
Schramm, “..İletişim sözcüğünde ortak olma durumu vardır; çünki bir
bildirişimde bulunduğumuz zaman
karşımızdaki ile bir ortaklaşma istiyoruz. Yani ikimiz birlikte aynı bilgilere
aynı düşünceye veya aynı tutuma sahip olmayı, paylaşmayı arzuluyoruz”
demektedir.
Sözcük Latince’deki anlamı ile bir ortaklığı,
toplumsallaşmış olmayı, birlikteliği, iştirak haline gelmiş olmayı kapsamakta,
dolayısıyla “Toplumsal düzeyde bir süreç” olarak – çok yönlü – bir şekilde
karşımıza çıkmaktadır. İletişimin bu çok yönlü özelliği, kavramı
siyaset biliminden ekonomiye, sosyal psikolojiden antropolojiye,
dilbilimine kadar bir çok disiplinle de bağlantılandırmaktadır.
İletişime ilişkin tanım vermek gekekir ise;
3.1.İletişim:
“Geniş anlamda bir aklın bir başkasını etkilediği
tüm işlemleri içerir; bu da kuşkusuz, yazı yazmanın ya da sesli konuşmanın
yanısıra, müziği, görsel sanatları,
tiyatroyu, baleyi tüm insan davranışlarını kapsar”
“İnsanların kollektif olarak gerçekliği yaratıp
düzenledikleri süreçtir.”
“İster bilgiyi yaymak, ister eğitmek, ister
eğlendirmek, ister etkilemek ya da yalnızca anlatmak olsun, bilgi vermeye
ilişkindir, başka bir deyişle bölgiye yönelik davranıştır.”
“Bilginin, fikirlerin, duyguların becerilerin
simgelerin kullanılarak iletilmesidir” şeklinde tanımlanabilir.
Bu tanımlardan anlaşıldığı üzere iletişim kavramında
temel olarak iki ana eğilim gözlenmektedir.
Bu eğilimlerden birinde iletişim, “Mesaj” yönü ön
planda “Gönderici – Mesaj – Kanal – Alıcı “ çizgisel modeliyle karakterize olan
bir “İletişimsel” yaklaşımın ürünüyken diğerinde “Karşılıklılık ve ortak
algılama paylaşma” gibi unsurların altını çizerek “Törensel” bir yaklaşım
sergilemektedir.
3.2.Kitle İletişimi Kavramı:
Kitle iletişimi denildiğinde, kitle olgusu ile iki değişik sürece gönderme
yapılmaktadır. Bunlar mesajların kitlesel üretimi ve kitlesel tüketimidir. Bu
bakımdan kitle iletişimi, iletişim sistemi gibi tanımlanmakta ve gelişmiş
kompleks kurumsal örgütlerle çok geniş insan yığınlarına hitap etmektedir.
Kitle iletişimi iki açıdan tanımlanmaktadır.
a-Medyalı (araçlı) iletişim: Medyalı iletişimde
araçlar izleyicisi tarafından seçilmektedir.
b-Kitleler için iletişim: İzleyiciler, kitleler, bu
kitleleri hedefleyenler tarafından seçilmektedir.
Ancak genel olarak kitle iletişimi, “herkes için
iletişim” anlamında kullanılmaktadır.
3.KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ
(KİA) KAMUOYU OLUŞTURMADAKİ ROLÜ (GÜCÜ)
Kitle İletişim Araçları’nın eski kanaatleri değiştirebilme ve yeni kanaatler
alıştırma bakımından, etkileme gücüne sahip oldukları kabul edilmektedir.
Medyanın Kamuoyu Oluşturma Gücü var mıdır?
Medya kamuoyunu nasıl oluşturabilir? Bu
sorular üzerine demokratik bir ülke olan ABD’de kitle iletişim
araçlaranın kamu oyu oluşması ya da
oluşturulmasına ilişkin görüşleri özetlemekte yarar vardır.
3.1. R.W. MİİLS’E Göre Kitle
İletişim Araçlarının Kamuoyu Oluşturulmasındaki Rolü: Mills’e göre, ABD iktidar
seçkinleri dediği üç grup tarafından yönetilir. Bunlar; iş çevreleri, siyasi
çevreler ve askerlerdir. Bu üç elit kesim içice geçmiştir. Örneğin siyasiler
içinde hem iş hem de askeri çevreden insanlar bulunur. Büyük ölçüde de iş
çevreleri (iş adamları) siyasette
etkindir. İktidar seçkinleri medyayı nasıl kamuoyu oluşturmak üzere yönlendirir?
Mills, ABD halkının öğrenim düzeyinin düşüklüğünden ve yeteri kadar politikadan
habersiz olduklarından söz eder. Durum böyle olunca halkı yönlendirmek
kolaylaşır. Bireyin mücadele gücü zayıf olduğundan, sözü edilen siyasal yaşamın
yerini yukarıdan (merkezi) yönetim alır ve tabanda bir siyaset boşluğu belirir. Bu bağlamda oluşan toplum,
artık bir kitle toplumdur. Kitle toplumun belirginlik kazanmasına etki eden
diğer faktörlerden biri kitleleri ikna etmek için kullanılan teknik araçların
gelişmesi, ötesi ise kamuoyunu denetleyecek, güdümleyecek ve yıldıracak
çalışmaların her gün daha fazla artmasıdır. Bu faaliyetler zorunlu eğitim, KİA ve bu araçları kullanma teknikleridir.
İktidar seçkinleri, medyayı ve bu teknikleri kullanarak bireyleri bir tür
psikolojik bilgisizliğe sürükler.
Medya , bireyde ve toplumda nasıl bir bilgisizlik
yaratmaktadır? Bunu 4 kategoride değerlendirilir.
3.1.1.Bireyin dış dünya ve toplumsal gerçeklikler hakkındaki birinci
elde bilgi ve düşüncelerin oranının giderek azalması: KİA ları bireyi bilgi
bombardımanına tutar. Birey artık toplumsal gerçeklikler karşısında kendi
gördükleri ve yaşadıklarını değil, dış dünyada gördüğü bu gerçeklikleri
televizyondan izlemedikçe ya da
radyodan duymadıkça inanmamakta ve bu araçların büyüsüne kapılmaktadır. Örneğin
gördüğü bir trafik kazasını televizyondan izlemediyse ya da radyodan
dinlemediyse halisülasyon gördüğüne inanmaktadır.
3.1.2. KİA’ nın, toplumda bir tekel oluşturması ve rekabet etme olanağı azaltması: KİA ları
ABD’ de tekel oluşturmuştur. Rekabet ortamının varlığı kabul edilse bile,
bireylerin farklı referans çevreleri ( farklı ideolojilere sahip oldukları)
olduğundan, kendi görüşlerine uygun gazete, dergi ve televizyon kanallarını
okuyup izlerler. Ancak hangi medyadan yararlanırlarsa yararlansınlar sonuçta bunlar
tekel oluşturduklarından aynı mesajlara maruz kalırlar.
3.1.3. KİA’ nın, dış dünyayı algılamada süzgeç işlevini görmesi: KİA
ları ilettikleri mesajlar ve sundukları rol modelleriyle izleyicilerde farklı
bir kişilik oluştururlar. Bu modelleri sunarak önce bireylerde isteklilik
yaratırlar. Sonra bu isteği nasıl gerçekleştireceklerine yönelik taktikler
verirler. Daha sonra bireyin kişiliğinin değişmesine neden olarak bireyin
kendinden kaçmasını sağlarlar.
3.1.4.. KİA’ nın , bireyler arası ilişki ve etkileşimi son derece
azaltması: KİA ları bireyler arası ilişki ve etkileşimi minimum düzeye indirmiştir.
Böylece iktidar seçkinleri, medyayı kullanarak bireyler farkında olmadan
manipüle edilip yönetilirler. Böylece güdümleme, maniple ekme yönünden bireyler
yönlendirilmiş olmaktadır. Mills’e göre ABD kitle toplumu olmaya doğru yol
almıştır.
3.2.
H. SCHİLLER’ e Göre Bireyleri Manüple Etmenin Yolları: Herbert
Schiller, “Zihin Yönlendirenler” adlı kitabında kamuoyu oluşturmayı
“Paketlenmiş Bilinç” olarak isimlendirmektedir. Paketlenmiş Bilinç’ in
oluşturulmasında 5 temel mitten söz etmektedir. Mit, bir kültürün, gerçekliğin
ya da doğanın bazı görünümlerini açıklamasını, anlamasını sağlayan bir öyküdür.
Barthes’e göre mit, “bir şey üçerine düşünme onu kavramlaştırma ya da anlamanın
kültürel yoludur” . Bu tanımlardan yola çıkarak, ABD’ de bireylerin hangi
kurgular üzerine nasıl inandırıldıkları değerlendirilebilir.
Schiller,
soğuk savaş döneminde iktidar seçkinlerinin, piyasa ekonomisinin ABD toplumuna
sunduğu olanakları mite dönüştürerek,
bireylerde nasıl yanlış bilinç ya da sahte bilinç oluşmasını
sağladıklarını açıklamıştır.
Herbert Schiller’ e göre; iktidar seçkinleri “Paketlenmiş Bilinç” olarak adlandırılan
kamuoyunu oluşturmaya yarayacak 5 (beş)
önemli mit yaratılmıştır. Bunlar:
3.2.1.Bireyselcilik
ve Kişisel Tercih Miti: Serbest piyasa ekonomisinin ilkelerinden bir
özgürlüktür. ABD özgürlük alanında bireysellik boyutunu aşırı ölçüde
abartma yoluna gitmiştir. Mülkiyet sahipliği kişinin vaz geçilmez haklarından
biri olarak kabul edilir. Mülk edinme hakkı olmadan kişinin korunmasının mümkün
olamayacağı inancının pekiştirilmesine çalışılarak bireyler manipüle edilir.
Ayrıca özgürlüğün temeli, bireysel tercih mitinin olgusunun varlığına
dayandırılır. Bu sistemde alternatifler içinde bireyin seçme şansının
çokluğundan söz edilir ve seçme eylemi ile özgür olma arasında bir bağ kurulur.
Bu düşüncenin amacı hem ekonomik ve hem taknik alanda verimin artmasını hemde
tüketim arzının artmasını sağlamaktır.
3.2.2.Yansızlık
(Tarafsızlık) Miti: Manipülasyon yanlış bir realiteye gereksinim duyar.
Bu yanlış realitenin işlevi
Manipülasyonun varlığını sürekli inkar etmektir. Manipüle edilen insarların ait
oldukları toplumun temel kurumlarının yansızlığına inanıyor olması esastır.
Hükümetin, medyanın, eğitimin ve bilimin sosyal çıkar kavgalarının dışında
olduğuna inandırılmalıdır. Özellikle hükümet yansızlık mitinin merkezinde yer alan bir görüntü
verir.
3.2.3.Değişmeyen
İnsan Tabiatı Miti: Bu mit ile insan davranışının mütecaviz yanı ve
insan tabiatının değişmezliğini ön planda tutan bir anlayışın vurgusu yapılar.
İnsan tabiatının kusurlu olduğu noktasından yola çıkılır. Yolsuzluk ,
hilekarlık, sahtekarlık gibi olumsuzluklar toplumda zaman zaman gözükse bile
bunlar beşer zaafının ürünleridir. Bu nedenlerle kurallar geliştirmeye ihtiyaç
vardır ve kurallar aracılığı ile düzen sağlamaya çalışılır görüşünden hareketle
bireylerde bu düşünce yerleştirilir.
3.2.4.Sosyal
Çatışmanın Mevcut Olmadığı Miti: Bu mit zihin menejerleri
tarafından sık sık gündeme getirilerek
kendi ülkelerinde her hangi bir sosyal çatışmanın var olmadığı intibaı veriler. Ulusal mesaj üreten merkezler hemen
her çatışmayı orjini itibarıyla bireysel bir mesele olarak sunar ve çatışmanın
sosyal köklerine hiç değinmezler. Özellikle Tv’deki eğlence ve kültür ürünleri
sosyal çatışmayı örten bir politika izlemekte, filimler arcılığı ile kitleler
uyutulmaktadır.
3.2.5.Medya
Pluralizmi (Adaylar ardasında en fazla oy alma, seçilme, tercih edilme) Miti:
Toplumda KİA’ nın çeşitliliği ve radyo istasyonları ile televizyon
kanallarının çokluğundan söz edilerek halkın seçme şansının çokluğu vurgulanır.
ABD’de medyanın fiziksel zenginliğinin ve çeşitliğinin, içerik çeşitliğinin
varlığı bir delil teşkil ettiği masalı kasıtlı olarak dillendirilir. Böylece
gösterilmesinin nedeni iletişim endüstrisinin monopolistik (tekcil)
karakterinden ve sahiplerinin çıkarları ile ideolojilerinin çakışmasından
kaynaklanmaktadır. Üç büyük Televizyon kanalı (CBS, ABC, NBS ) arasında rekabet var
gibi gözükür. Her biri izleyiciyi olabildiğince kendi programlarının tiryakisi
haline getirmeye çalışır. Ama haber programları, eğlence programları arasında
kayda değer bir fark yoktur. Bir kanalı izleyen öteki kanalı da izlemiş gibi
olar. Çok kanallı iletişim akışının varlığı özgürce enformasyona dayalı tüketim
düzeninin kabülünü ve devamlılığını sağlamaktır. Çok farklı farklı kanallardan
gelen mesajlar çoğu Amerikalının bilincini doğduğu günden itibaren
paketlemekte, düzenin emrine hazır hale getirmektedir.
Mit’ler insanlara hükmetmek için kullanılır. Halkın
bilincine ustaca yerleştirilir. Bunun farkına varılması nerede ise
imkansızlaşır. Böylece mitlerin gücüne güç katılmış olur. Bu 5 mit, bilinci
biçimlendirirken İletişim Formu (Manipülasyonun kontrolu) ve Enformasyonun Güncelleştirilmesi olarak
tanımlanan iki teknik kullanır.
3.2.5.a.Bir İletişim Formu
(Manipülasyonun kontrolu): Haber gazetenin farklı
sayfalarına serpiştirilir ya da televizyon da “az sonra” izlenilecek mesajı verilir ya da filmlerin arasına reklamlar konulur.
Böylece kişiler odaklandırılır.
3.2.5.b.Enformasyonun Güncelleştirilmesi: Olaylar hakkında anında
haber alma arzusu enformasyon sisteminin Manipülasyon gücünü artırır. Güncellik olgusu bölünmüşlüğüne hız kazandırılır.
Haberlerin günlük olması, ömrünün uzun olmaması meselenin kavranmasını
güçleştiren başka bir faktördür. Haberin ömrü kısadır, vereceği fayda nerede
ise anlıktır. İlk ulaşıp ilk yayına sokana fayda sağlamaktadır. Bir kiriz
haberi uluştığında hiç de gerekli olmayan çılgınca bir yarış başlamakta nefes kesen bir çalışma temposu
tutulmaktadır. Önemli önemsiz haber birbirine karıştırılmakta, hepsi aynı
kazanda karıştırılmaktadır. Bu koşuşturma, yaşananların hakkı ile
değerlendirilmemesi, yorumlanıp gerekli derslerin alınmasını engellemektedir.
Enformasyonun hızla akışını mümkün kılan teknolojidir. Bu elektronik aygıtlar,
zihin menajerleri tarafından manipülatif bir araç olarak kullanılmaktadır. Bu
manipülatif hareketler Amerikan halkını bireysel pasifliğe itmekte, eyleme
geçmeyi engelleyen bir atalet hali yaratmaktadır.
Sonuç:
Gelişmiş Pazar ekonomilerinde pasifliğin biri fiziksel; diğeri ise entelektüel
olmak üzere iki boyutu vardır. Bu
suretle, bireyler Televizyon karşısında
yerinden kalkmadan uzaktan kumanda ile fiziki pasifizme itilmekte ve
izledikleri ile tartışma, eleştiri yapma, entelektüel gücünü yitirmekte;
kısacası gözleri açık, ancak beyinlerinin pencereleri kapalı halde getirilip
PASİFİZME itmektir.
4.KAMUOYUNUN
SİYASİ KARARLARI ETKİLEME GÜCÜ
Kamuoyunun siyasi kararları etkileme gücü konusunda
değişik görüşler ileri sürülmüştür. Bunları olumlu ve olumsuz olmak üzere iki
kategoride değerlendirmek mümkündür.
Olumsuz kategori: Kamuoyunun görünmez hayalet olarak
nitelendiği ve onun siyasi hayattaki rolunun fazla büyütülmemesi gerektiği
üzerinde durulur.
Olumlu kategori: Kamuoyunun bir hükümet politikası
olduğundan ve gerçekte bütün önemli tarihsel olaylar, siyasal toplum üyelerinin
kanatleri tarafından biçimlendiğinden söz edilir. Bu konuda ünlü Fransız
düşünürü J.J. Rousseau’ nun “Dünyanın
kraliçesi olan kamuoyu iktidar sahibi kralların tebası değil, asıl krallar
kamuoyunun kölesi durumundadır” ifadesi
kamuoyunun önemini açıklamaktadır. Dolayısı ile kamuoyu iktidarın adil
yönetimin bir güvencesi sayılır.
Siyasal iktidar kendi uygulamaları hakkındaki
değerlendirmeleri kamuoyu sayesinde öğrenir ve ona göre önlem ve tavır alır. Bu
bağlamda kamuoyu, iktidarı yapan ve yıkan bir güç olarak değerlendirilir.
5.TOPLUMU
OLUŞTURAN BİREYİN KÜLTÜR VE DAVRANIŞ ÖZELLİKLERİ:
İnsan, kültürü oluşturur ama aynı zamanda da içinde
bulunduğu kültür tarafından şekillendirilir. Farklı toplumların farklı
kültürlere sahip olduğu, farklı kültürlere mensup kişilerin dünyayı aynı
şekilde algılamadıkları, duygu, düşünce ve davranışların farklılaştığı
bilinmektedir.
Farklı
ülkelere ve toplumlara mensup kişilerin olayları algılayışı ve anlamlandırış
biçimini doğru yorumlayabilmek ve doğru
anlamak için, kültürel farklılıkların insan davranışlarındaki yansımalarını
incelemek gerekir. Bu konuşmada sosyal psikolojik bazı değişkenler
cerçevesinde, kültürel farklılıklar ve bunların sonuçları önemlidir.
Bu değişkenlerden bazıları şunlardır:
5.1.Bireyci kültür, ortaklaşmacı kültür.
5.2.İçten denetimlik, dıştan denetimlik,
5.3.Belirsizliğe tolerens,
5.4.Çatışma karşısında gösterilen davranış
biçimleri,
5.5.Değerler.
6.KİA’LARININ
YAPISINDAN KAYNAKLANAN OLUMSUZLUK (TERÖR OLAYLARININ KİA’DA GÖRÜNÜMÜ):
Demokrasinin sansüre karşı olan açık tavrı terör
haberlerinin rahatlıkla kitle iletişim araçlarında kullanılmasına sebeb
olmaktadır. Demokratik toplumlardaki haber özgürlüğü – sansür problamatiği
terörün işene yaramaktadır. Totaliter rejimlerde ise terörün medyayı kullanması
söz konusu değildir, yönetimin istemediği hiçbir haber, yorum kitle iletişim
araçlarına yansıyamaz.
Dünyanın ve ülkenin çeşitli yerlerinde her gün bir
çok terör olayı gerçekleşmekte, anında bütün ayrıntıları ile KİA’ da yer
almaktadır. KİA açısından haber değeri olan terör olaylarının KİA’da sık ve
uzun süreli olarak yer alması ise; teröristleri kamuoyunda “tanınan” hatta
yaptıkları şiddeti haklı ve kendilerini de “Kahraman” durumuna
getirebilmektedir. Teröristlerin tüm eylemlerini önceden bir plan dahilinde
hazırlayıp sahneye koydukları düşünüldüğünde; sık sık medyaya konu olmak,
kahraman gibi gösterilmenin teröristlerin amaçları olduğu anlaşılır.
Terör haberlerinin sık ve uzun süreli verilmesinin
teröristlere “önemsenme” , “ülke gündemine hakim olma” duygusu kazandırdığı
ifade edilmektedir. Laquer bu konuda “ ....Teröristin karşı karşıya kaldığı
genel tehlike önemsenmemektir. Teröristler, gazeteler ve medya uzmanları, haber
veya gazete başlıklarında yer alanların güç sahibi oldukları fikrini
paylaşmakta ve bir kimsenin isminin gazetelerin ön sayfasında çıkmasını büyük politik
bir başarı kabul etmektedirler” demektedir.
Terör
haberlerinin KİA’ da sıkça yer alması Terör’ ün lehine kamuoyu oluşmasına neden olabilmektedir.
7.
KAMUOYU OLUŞTURMADA YARARLANACAK YÖNTEMLER:
7.1.Basın Mensuplarından Yararlanma:
Batılı ülkeler ve ABD’ de gerek gazete gerekse
Televizyon kanallarının ünlü gazetelerin ekonomi ve siyaset yazar ve
yorumcuları değişik ülkelerde kendi ülkelerinin politik iktisadını, uluslar
arası iletişimi konu edinen konuşmalar yapmaktadırlar. Böylece az gelişmiş ülkelerin
ekonomilerine yön verme ya da ulusal krizin aşılması konularında
üniversitelerde, tv kanallarında açıklamalarda bulunmaktadırlar. Bu kişiler
gerek kendi çalıştıkları kurumlar gerek devlet tarafından desteklenerek ,
gerektiğinde kendileri finanse ederek dünya ülkelerine kendi davalarının
haklılığını anlatarak bu haklılığa bir meşruiyet kazandırmaktadır.
7.2.Basın Ve Turizmden Yararlanma:
Toplumlar, kendi kültürel değerlerini diğer
toplumlara tanıtma, onlarla etkileşim içinde olma gibi nedenlerle uluslar arası
medya kuruluşlarına tanıtım reklamları vermekte ve basını (Medyayı) bu
doğrultuda kullanmaktadırlar. Uluslar arası yayın ajansları değişik ülkelerin
reklamlarını yaparak hem kendi şirketlerine kazandırmakta ve hem de reklam veren ülkeye turist çekerek
kazandırmaktadır. Böylece her ülke kendi ekonomik olanakları çercevesinde
reklamını yapabilmekte, ekonomik olanaklar kısıtlı ise; bunda başarılı
olamamaktadır.
7.3. WEB Siteleri Oluşturma:
7.3.1.Türkiye Büyük millet Meclisi, Başbakanlık,
Bakanlıklar ile bağlı kurumu ve kuruluşlarında birbirlerine bağlı, güncel,
yenilenen, belgeler dayalı, birbirleri ile çelimeyen bilgileri havi, Türkiye Cumhuriyeti ifade eden elektronik
siteler (olmayanlarda) oluşturulmalı ve koordinasyonları sağlanmalıdır.
7.3.2.Üniversitelerde birinci maddedeki esasları
taşıyan sitelerin kuruluşları ve denetlenmeleri sağlanmalıdır.
7.4. Ekonomik, Kültürel, Eğitim Ve Sağlık
Alanlarında Kurulan Kurum Ve Kuruluşlar İle Sivil Toplum Örgütlerinin
Faaliyetleri:
Bu kurum ve kuruluşlara yön verilip, aralarında
koordinasyonun sağlanmasında yarar görülmektedir.
İKİNCİ BÖLÜM
SONUÇ:
Yukarıda belirtilen hususlarda dikkate
alındığında “Türkiye’ de Kamuoyu
Oluşturmada Etkili Olan Kuruluşların Rolü, Görevi ve Sorumluluklarının Çağdaş Ülkeler
Düzeyine Getirilmesi İçin Ne Gibi Düzenlemelere İhtiyaç Vardır?” sorusunun
cevabını kendi içinde ikiye ayırarak vermenin daha uygun olacağı
değerlendirilmektedir.
1-TÜRKİYE’
DE KAMUOYU OLUŞTURMADA ETKİLİ OLAN KURULUŞLARIN ROLÜ, GÖREVİ VE SORUMLULUKLARI
NEDİR?
KAMUOYU OLUŞTURMADA MİLLİ GÜVENLİK KAVRAMI DAİMA İLK
ÖNCELİKLİ KONUDUR.
Türkiye’de Kamuoyu oluşturacak konuların önem
sırasına göre değerlendirilmesinde, buna göre tedbirler alınmasında yarar
vardır. Daima kamuoyunda taze ve canlı tutulması gereken konuların başında 1982 tarihli Anayasamızın 117 ve sonraki
maddelerinde yer alan Milli Güvenlik Kavramı gelmelidir.
Yurt içinde ve yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımıza;
1-Türkiye Cumhuriyeti Devleti topraklarının
bulunduğu coğrafyasından kaynaklanan (jeopolitik ve Jeostratejik) yerleşimi
ile tarihi geçmişten gelen özelliklerin
olduğu; bunların değerlendirilmesi neticesinde Milli Güvenliğin çok önem
kazandığı;
2- “Milli Güvenlik Kavramının kapsamının çok geniş
olduğu, sadece Türk Silahlı Kuvvetlerin değil devletin tüm kurum ve
kuruluşlarının görevi ve ilgi sahası içinde olduğu, her vatandaşın Milli Güvenliğin ne olduğunu bilmesi ve sahip
çıkması” gerektiği;
3-“Milli güvenliğin; milli değerlerimiz olan,
Devletin Anayasal düzeninin; Milli varlığının; Bütünlüğünün; Milletler arası
alanda siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik dahil bütün menfaatlerinin; Ahdi
Hukukun, her türlü iç ve dış tehditlere karşı korunması ve kollanması” olduğu;
4-Milli değerlerimiz olan bu beş esasın korunması
kollanmasının bir planlama sürecinde yapıldığı, bu planın safhalarının; Önce milli
menfaatlerin belirlenmesi; Milli menfaatlerin belirlenmesinden sonra milli
hedeflerin tespiti; bu hedeflere ulaşmak için milli güvenlik
stratejilerinin hazırlanması olduğu;
5-Milli güç unsurlarını temsil eden ve kullanan
devletin kurumlarının milli güvenlik
stratejilerine göre planlar hazırlayarak,
güçlerini geliştirerek ve kullanarak; “Devletin Bekası” nı sağlamak ve
“Milletin Refahı” için “Demokrasi” rejimi içinde çalışmalar yapması gerektiği;
6-Atatürk’ ün tanımı ile milletimizin “Yüksek
karakterli, Yorulmaz çalışkanlığı, Fitri Zekası, İlme bağlılığı, Güzel
sanatlara sevgisi, Milli Birlik duygusu olan”
bir millet olduğu;
7-Milli kültürümüzü çağdaş uygarlık seviyesi üzerine
çıkarmamız gerektiği”
Her zaman ve her vesile ile anlatılmalı ve canlı
tutulmalıdır.
“Milli Güvenlik Kavramı” konusu Türkiye’de kamuoyu
oluşturmada etkili olan kuruluşların Anayasal görevi ve sorumluluğudur. Bunu
gerçekleştirmek için kendilerine düşen rolleri yerine getirmelidir.
2-KAMUOYU
OLUŞTURMADA ETKİLİ OLAN KURULUŞLARIN ÇAĞDAŞ ÜLKELER DÜZEYİNİNE GETİRİLMESİ İÇİN
NE GİBİ DÜZENLEMELERE İHTİYAÇ VARDIR?
Kamuoyunun
özünü oluşturan insan, devletin kendi vatandaşı olabileceği gibi çeşitli
(ekonomi, dayanışma vb.) amaçlarla başka devletin vatandaşı da olabilir.
Kamuoyu oluşturmada hedef olan birinci unsur
insandır. İnsana ulaşmada kullanılan
teknoloji ve sistem iletişim vasıtadır. Yukarıda belirtildiği üzere
insan ile teknolojinin karşılaşması, insanın etkilenmesi “İletişim” ve “Kitle
İletişimi” olarak tanımlanmaktadır. Kamu oyunun çeşitli oluşma ve İletişimin
çeşitli oluşturma yöntemleri vardır. Bu karşılıklı devam eden süreçte sosyoloji, psikoloji, teknoloji ve diğer bilim
dalları etkin olabilmektedir.
Kamuoyu bir etkileşimin sonucunda ortaya çıktığı
için; devletlerin bekası, milletlerin refahı yönünden belli sınırlamalara tabi
tutulmak zorundadır. Bu itibarla;
1-YASAL
DÜZENLEMELER:
Yasal Düzenlemeler Ulusal ve Uluslar
arası olarak düzenlenmelidir.
1.1.Kamuoyu oluşturacak Kamu kurum ve kuruluşları
ile özel ve tüzel kişilerin T.C. Anayasasına ve Demokratik şartlara göre;
devletin temel niteliklerine zarar vermeden amaçları doğrultusunda çalışmaları
serbest bırakılmalıdır.
1.2.Radyo ve Televizyon kanalları, yazılı basın,
matbuat, elektronik yayın araçları, Milli Güvenlik açısından konulan amaçlara
mutlaka uymalı, uymayanlar neticesini
görmelidir.
1.3.TRT ve diğer özel Radyo ve Televizyon
kuruluşlarının Tüzel kişi, vakıf veya anonim şirket tipinde olması ve gerçek
kişilere bu tip yetki verilmemesi gereklidir.
1.4.Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının ilke, esas ve
hükümlerine göre kurulmuş düzen ile manevi varlığına yönelik tarzda sınır
ötesinden yapılacak, kamu oyu oluşturmak amacı ile yapılan her türlü yayının önlenmesi
amacı ile uluslar arası ikili veya çoklu antlaşmalar yaparak dış tehditlerin
karşılıklı önlenmesi yoluna gidilmelidir.
2-TEKNİK
VE SORUMLULUK EĞİTİMİ KOORDİNASYONU:
İnsanı etkilemek amacı çalışan; ses, ışık ve benzeri yol ve yöntemler
kullanarak sesli, görsel veya matbu yayın yapan kamu ve özel kurum ve
kuruşlarda; haber toplama, hazırlama, düzenleme, sunma ve her kademedeki görev
yapan, yapacak personelde; işin hassasiyeti nedeniyle günümüzün bilimsel
yöntemlerini öğreten özel eğitim almış olma (hukuk, teknik, sosyoloji,
psikoloji v.b.) şartları;
2.1.Yeni göreve başlayacak kişi veya kişilerde
aranmalı;
2.2. Halen çalışmakta olanlara da mutlaka meslek içi eğitim ile verilmelidir.
3-TEKNOLOJİK
DÜZENLEMELER VE ÇALIŞMADA EŞ GÜDÜM:
Teknolojik düzenlemeler ve çalışmalarda eş güdüm temin edilmelidir:
3.1.Türkiye Cumhuriyeti Devleti toprakları
üzerindeki tüm alanların iletişimden yararlanması sağlanmalıdır.
3.2. Devletin bu tip yayın yapacak kurum ve
kuruluşlara yer üstü ve uzay teknolojisi ile alt yapı hazırlaması,
hazırladıklarını kira gibi usullerle kullanıma sunmasında;
3.3.Birden çok kurum ve kuruşların kullandığı
sistemler arasında; koordinasyonu saylayacak, disipline edecek tedbirler
almasında yarar görülmektedir.
Şeklinde özetlenebilir.
------------------
KAYNAKÇA
Belgeler:
Radyo ve televizyonların Kuruluş ve yayınları
Hakkında Kanun.
Kitap:
Korkmaz, Gürol., Terör ve Medya İlişkisi, Emniyet
genel Müdürlüğü Terörle Mücadele ve Harakat Dairesi Başkanlığı, Ankara 1999.
Konferans veya Ders Notları:
BARAN, Görgün Aylin., Hacettepe Üni. Sosyoloji
Bölümü, MGA Konferans Notları.
ÖĞÜLMÜŞ Selahattin, MGA Konferans Notları.
Yayınlar:
TRT’ nin yayınlanmış Programları.
MGA çeşitli ders ve konferans notları.
----------------------------------